Burcu Aksoy – Seri 31 – SAAT 00.29
Milli Reasürans Sanat Galerisi’ndeki sergisinde Burcu Aksoy mantık ve makullüğün sınırlarını aştıktan sonraki akıl halini anlatmak için varlığımızın karanlığına dalmaktan korkmuyor. Parçalanmış imgelerinde psikoloji ve psikanaliz bağlamında aklıselim ile deliliğin anlamlarını eleştirel bir biçimde ele almak için akıl hastanelerinin iç ve dış mekânlarını ele alıyor. İşlerinde düzlemsellik yerine çok boyutluluk özelliği ile herhangi bir nesnelliğe ve gerçekliğin evrenselliğine ve algısına dair güvensizlik var. Karmaşık bir mekânsal soyutlama var etmek için çeşitli odaların unsurlarını iç içe geçiriyor. Daha doğrusu, bilinçdışı ile bağlantılı olarak, nesneler ile mekanların bilinçteki görüntülerinin yerine yeni yapı ve şekillere dönüşen görüntüleri ifade edebilmek için mekan unsurlarını iç içe geçiriyor. Akıl hastanelerinin iç ve dış mekanlarının fotoğraflarında da, tıpkı diğer fotoğraflarda da olduğu gibi, normal perspektif ve kompozisyon kavramları hükümlerini yitirmiş oluyor.
Bunun yerine dünyamızın heterojenliğine atıfta bulunan birçok çekici mekânsal görüntü eklektik ve çoğulcu bir estetik ile sunuluyor.
Burcu Aksoy – Seri 31 – SAAT 05.29
Burcu Aksoy, mantık, geometri ve basitlik yerine parçalılık ve giriftliği, bunlarla birlikte çok açılılığı ve estetiği tercih ediyor. Aslında, mimarlığın yapı bozumu sayesinde modern insanın dünya görüşüne dair fikirlerini büyük ölçüde belirleyen mantıklılık ve düzlemselliğin genel kavramlarını sorguluyor. Nesnelciliğe ve evrenselciliğe inanmak yerine dinamik alternatifler sunuyor. Mimari, özellikle devlet, dini veya kurumsal binalar olarak inşa edilince, daima simgeseldir ve temsili anlamlar içerir. Kültür ve zenginlik ifade eder ve sahibinin çevresi üzerindeki gücünü ve nüfuzunu gösterir. Ancak Burcu Aksoy’un işlerinde düzlemsellik ve işlevsellik yerine, çeşitli mekânlardan edinilmiş yerlerin başka formları ekleyerek yeniden yorumlanmış hali dikkat çeker. Mekânları parçalara ayırdıktan sonra mekânsal bir kaleydoskop yaratmak amacı ile ‘’akıl’’ hastanelerinin farklı yerlerini birleştiriyor ve yön, yerçekimi, perspektif ve gerçekliği anlamak için başvurulan diğer kılavuzlar geçersiz kılınıyor. İzleyici, Aksoy’un iç ve dış mekan özelliklerini ve mimarlık ve donanımın yapısal unsurlarını birbirine kattığı görsel bir kasırganın içine çekilmiş oluyor. İmgelerinde bir çizgi, şekil ve doku patlaması olmasına ve böylece estetik anlamda bir doluluğa kavuşmalarına rağmen, tuhaf bir boşluk ve yalnızlık hissi vuku buluyor. Aynı zamanda neredeyse tamamen renksiz olmalarından dolayı oldukça karanlık ve tekinsiz bir atmosfer eserlere hükmediyor. Siyah, gri ve beyaz tonlar mekânları nitelendiriyor. Bir yandan bu tek renklilik süratlenen çizgilerin ve girdaplı şekillerin dinamik karakterini destekliyor. Aynı zamanda bu renksizlik adeta hayat, neşe ve mutluluğun eksikliğine dair son kanıt gibi. Burada Aksoy modern toplumda ‘’akıl ’’ hastanelerine dair klişelere karşı olumsuz ve eleştirel fikrini açığa vuruyor.