algi makinesi

Platon okulunun kapısında, “Geometri bilmeyen giremez.” yazmaktaydı. Platon’a göre gündelik duyular dünyamızın üstünde kusursuz bir formlar dünyası vardı. Bu kusursuz dünya kusurlu hayatlarımızın idealize edilmiş halini içermekteydi. Bu düşünce biçimi çağlar boyunca Batı metafiziğinin erkek aklının eril yansıması olarak dalga dalga günümüze doğru taşınırken 19. ve 20. Yüzyıl modernizminin içinde yükselen bir dizi sanat ve düşünce akımı ile büyük bir yapı-söküme uğratıldı. Kusursuz geometrik formlar dünyasının klastrofobik katılığı buharlaşırken yaşamı olumlayan yeni bir etik ve estetik bakış çağımıza damgasını vurdu.

Çağdaş sanatın hayat ile kurduğu ilişki bir karşıtlık ilişkisi olmaktan epeyce uzak. Hayatın içinde bazen olumlu güçlerin açığa çıkarıldığı ve bazen de sabit yapıların kaçış çizgilerinin kodlarınının taşıyıcısı bir üretim alanı. Peki bizleri çevreleyen, mekansallaşarak tüm algılarımızı ele geçiren nesneler dünyası ile yabancılaşmamızı engellemenin bir imkanı var mıdır? Biz içine nakşolduğumuz, kendi ürettiğimiz kültürel dünyanın mutlu veya mutsuz birer esiri olarak yaşamayı neden ısrarla tercih ederiz? Elimizdeki tek kaçış çizgisi doğaya kaçış anlamına mı gelir? Mimarlar ve tasarımcılar köksapsal akışkan planlamalar ve yapılar düşünedururken içinde yaşamaya devam ettiğimiz, karşılığını en büyük ölçekte modern kentlerde bulan bu geometrik düzene sanatsal bir diyalog içinde ne gibi cevaplar verilebilir?

Algı Makinesi, 3 genç çağdaş sanatçının farklı araçlar ve mediumlar kullanarak bu sorular çevresinde dolaştığı bir sergi niteliğinde. Bahadır Çolak, Ceylan Öztürk ve Sevgi Kesmen büyük ölçekli görsel soyutlamalar ile ALAN İstanbul’un insan ölçeğinde mimari ve mekansal denklemine dönük çalışmaları bir araya getiriyorlar.

dff

‘’Çalışmalarımı “geometrik soyutlama” olarak genel bir zemine oturtmak mümkün. İçerik olarak soyut resmin basamağı sayabileceğimiz soyutlamaya önceleri doğanın kendisine ait formlarla başlamıştım. Fakat ne gariptir ki günümüz koşullarında öz’e indikçe işler ironik bir şekilde yapay durmaya başladı. Hergün karşılaştığımız, içinde barındığımız beton yapılar doğamızı oluşturur bir hal aldı. Artık iş bu yeni doğanın estetik özünü, yüzey tekrarları ve düz, steril bir teknikle yakalamaya kaldı.’’

sevgi

bahadir colak

‘’Sanat çalışmalarım hayal gücümün ürünleridir, çoğunlukla yaşamı irdeler ve toplumu gözlemlerim. Bilgi birikimim ve araştırmalarım doğrultusunda olaylar biçimlere dönüşmeye başlar. Bu biçimler akıl, bilgi ve de düşünce çevresinden kopan parçaların hayal gücüm sayesinde yerlerini bulmasıdır. Yaşam sınırsız bir dengeye sahip. Böyle bir dengenin işleyişinde, biçimsel olarak yoğun ve katmanlar arası geçişin deneyimlenebildiği bir sistemler bütününe ihtiyaç var.

Her birim sistem, doğası gereği fiziksel ve de düşünsel bağlamda bir yan sisteme bağımlıdır. Birbirleri ile temas halindeki sistemlerin oluşturduğu sonsuz olasılıklar denizi, doğru kodlama ve iz sürmeden uzak olan bireyleri ve sonrasında toplumları içine alır ve toplumdaki her bireyin bu sosyal sisteme dahil olmasını sağlar. Birey kavramı silikleşir ve sistemler bütününe dahil olunur.

Bu sistemler artık benim kurduğum sistemlerdir ve kişisel yaklaşımımda heykel-sistem ilişkisine dönüşmüştür. Silindir formlarında şekillenen insanlar, bireysel ya da kolektif olarak istem dışı direnç göstermektedir. Karşılıklı olan bu hareket ve etki, sistemin ayakta kalabilmesinin ve dengesinin en önemli sebeplerinden birisidir.’’

bahadir colak_2

ceylan

“İzleyicinin algılarını değiştirmek üzerine çalışıyorum. Bu amaçla tarih yazımı, tarihsel konular, felsefi gerçeklikler ve uzmanlar tarafından sunulan verilerden faydalanıyorum. Sorgulanmadan kabul edilen bilgileri değiştirmeye çalışıyorum. Farklı malzeme ve tekniklerle çalışıyorum. Belirgin bir sanatsal tarzım yok; benim çalışma tarzım konular hakkında derinlemesine çalışıp araştırmaya dayanıyor. Son çalışmalarımda tarihin yazılışını değiştirmeye çalıştığım gerilla performansları yaptım (Willendorf Venüsü) ve aynı zamanda turist olma kavramını araştırarak, bir şehirde bir turist olarak bulunma hâlimi önemli kılmaya çalıştım (Ceylan Öztürk was here).

Çalışmalarımı açıklamanın en iyi yolu şu; bir konu hakkında bir izleyici olarak fikir ediniyorum, bir şey dikkatimi çekiyor; zamanla araştırmalar yaptıkça ve konu üzerinde derinlemesine çalıştıkça bu içeriğin sanatçısı hâline geliyorum. Ortaya çıkan sonuç vasıtası ile ise izleyicinin benim elde ettiğim bilgiyi görmesini sağlamaya çalışıyorum.”

w7 web-6d2 copy

Share on linkedin
Share on whatsapp
Share on facebook
Share on twitter
Share on pinterest