John Heartfield, 1891 yılında Berlin, Schmargendorf’taHelmutHerzfeld adıyla dünyaya gelmiş, 1916 yılında fanatik Alman milliyetçiliğine olduğu kadar Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın geneline hâkim olan İngiliz karşıtlığını (İng. Prevailing) protesto etmek amacıyla adını İngilizceleştirerek John Heartfield olarak değiştirmiştir(Herzfelde, 1986: ss. 10-17).Bu çalışmada, Berlin Dada hareketinin kurucularından biri olan ve sol düşünceye mensup sanatçıları arasında adı anılan söz konusu sanatçının, Avrupa’nın yarısını yağmalayan bir otoriteye karşı tavrını ve kendi politik söylemini aktarmada, Dadaist fotomontaj teknikleri aracılığıyla kullanmış olduğu nesnelerin analizinden hareketle, düşünsel altyapısının yapıtlarıyla özdeşleşen süreci üzerinde durulacaktır.
John Heartfield’ın Berlin Dada döneminde doğrudan sanat kurumlarını hedef alarak savaşa ve sanatın geleneksel kurallarına karşı oluşturmuş olduğu çalışmaları, 1930’lu yıllarda ve sonrasında, kuruluşunun ilk günü üyesi olduğu Alman Komünist Partisi’nin (DieKommunistischeParteiDeutschlands/ KPD) önerdiği ilkelerden hareketle ülkede artan ırkçılığa, Nazizmin yükselişine ve Hitler’e (1889-1945)karşı sınıfsal bilincin uyandırılmasına giden politik bir eylem alanı olarak şekillenir. Gazete ve dergi gibi yaygın medya kanalları aracılığıyla yayımlanan yapıtlarında yer alan sloganlarla büyük halk kitlelerini, Nasyonel Sosyalist İşçi Partisi yani Nazi Partisi (NationalsozialistischeDeutscheArbeiterpartei/ NSDAP) ile beliren tehlikeyi görmeleri konusunda uyarır. Halkın büyük bir bölümünün ezilen, sömürülen bir gruba dâhil olduklarını görmeleri için devletin koruyucularının değerlerini alaşağı ederek kurumsal iktidara tek başına kafa tutar (Bostancı, 2012a: s.s. 6-8).
“Üst İnsan Adolf, Altın Yutup Teneke Konuşuyor” adlı montajı, buna en belirgin örneklerden biridir: John Heartfield bu düzenlemede, yemek borusunda bozuk paraları ve kalp yerinede gamalı hacı vurgulamak suretiyle tehlikeli konuşmacının (Hitler) adeta röntgenini çekmektedir. Sindirilen altın aynı zamanda Hitler’in Ulusal Sosyalizmi’nin omurgasını oluşturan kapital varlığın iradesine benzetilmektedir (Taylor, 2006: 156). Hitler’in 1932’de Weimar Cumhuriyeti’nin başkanlık seçimlerinde Nazi Partisi’nin oylarını arttırabilmek için son derece pahalı propaganda araçları kullanması, Alman Komünist Partisi üyesi Heartfield’ın gözünden kaçmayarak propaganda bütçesinin nereden geldiğini sorgulamasına yol açmıştır. Bu durum, altınları midesine indirmiş ve bir teneke parçası gibi zırvalıklar döktüren Hitler’in solunum sistemi ile midesine odaklanan montajını yaratmasına ön koşul oluşturmuştur. Dadacı zamanlarda üretilmiş olan yapıtlar, makinelerin insan hayatına nasıl nüfus ettiği ve insanı ruhsuzlaştırdığı sorunsalı üzerineyken, 1930’larda üretilen bu yapıt, trajikomik bir giydirmeyle Hitler figürü olarak konumlandırılmış bir insanın, nasıl tıpkı bozuk para ile çalışan bir makineye dönüştüğünü gözler önüne serer. Altının teneke parçasına dönüşmesi, simyanın tersine işleyişi gibi, tinselliğin yerini metanın alışı ve ruhun yitimi kavramları ile örtüşür. Heartfield, sloganda sözünü ettiği ‘altın’ (sikkeler) aracılığıyla Hitler’in makineleşen bedenini tüm şeffaflığıyla izleyiciye sunarken, bir taraftan adaletsiz ve ahlaksız bir alış verişe gönderme yapar. Öte yandan “teneke” sözcüğünü kullanarak, bir yerde savaş sanayine, savaş donanımlarına ve silahlara gönderme yapmak ister.Almanya’nın zengin sınıfları, Hitler’i sadece onlara devasa kârlar toplayacak olan değil, aynı zamanda militan işçi hareketini yıkmalarına ve Sovyetler Birliği tehdidini etkisizleştirmelerine yardım edecek bir kurtarıcı olarak görmekteydiler (Bostancı, 2012b: s.s. 67-75).
Söz konusu montaj, Resimli İşçi Dergisi’nin(DieAlbeiterIllustrierteZeitung/ AIZ) arka kapağında tam sayfa olarak yayımlandıktan kısa bir süre sonra, Ağustos 1932’de Harry Graff Kesler (1868-1937) adlı komünizm sempatizanı bir Junker tarafından sağlanan finansman desteğiyle bir postere dönüştürülmüş ve Nazi Partisine karşı anti- propaganda aracı olarak eyaletin her köşesine asılmıştır (Maerz, 1993: 96).
Hitler’in “Ardımda milyonlar var!” sözlerine karşılık oluşturduğu “Hitler selamının anlamı” adlı çalışmasında ise John Heartfiled, yine Hitler’e ait bir sözü slogan olarak kullanmış ve onun arkasında aslında kimlerin olduğuna dair hicivsel göndermeler içeren bir imge oluşturmuştur (Pachnicke, 1992: 39). Bu çalışma ile John Heartfield, 1930’ların okuyucularına Ulusalcı Sosyalistlerin ardında yatan “gerçek” ilişkileri göstermeye çalışır. Hitler’in selamlama imgesi resimli basında sıkça kullanılan bir imgedir ve bu montajda kullanılan, onun SA birliklerini selamlarken çekilmiş olan bir fotoğrafından alınmıştır. Montaj, Hitlerin Nazi selamıyla verdiği “Ardımda milyonlar var!” söyleminin ardından, son derece dâhiyane bir üslupla, Hitler’in seçim desteğinin kaynağını göstererek, elini arkaya uzattığı ve cüsseli bir kapitalistten milyonları aldığı haliyle gösterilir (Kriebel, 2009: 73).Monopol kapitalin Hitler’e ve Nazi Partisi’ne parasal destek vermesi bu montajın oluşma sebebidir, denebilir. 1932 yılında AIZ‘in 42. sayısı için düzenlenen montajda Führer, Alman kapitalizminin tipik bir temsilcisi tarafından kendisine uzatılan bir tomar markı almak için sağ elini kaldırmıştır ve adeta sadaka dileniyor görüntüsü verebilmek için kapitalist temsilciye göre küçültülerek gösterilmiştir (Siepmann, 1978: 22).
John Heartfield’ın siyasal muhaliflerini alay konusu yapmak için en sık kullandığı yöntemlerden bir diğeri, başkalarının sözünü kendi silahı gibi kullanmasıdır: “Yaşasın! Tereyağı Bitti!” adlı fotomontaj çalışmasında bunu duyumsamak mümkündür. Montaj, Hermann Wilhelm Goering’in (1893-1946) 1935 yılındaki kıtlık sırasında Hamburg’da yapmış olduğu bir konuşmada: “Demir, ülkeyi her zaman güçlü kılar ama tereyağı ve domuz yağı insanları sadece şişmanlatmaya yarar!” sözlerine karşılık olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışma, dehşete düşüren bu söylem karşısında John Heartfield’ın takındığı ironik tavrı özünde barındıran bir yapıttır (Pachnicke, 1992: 39). Sanatçı söz konusu çalışma ile Hitler mitinin aldatmacasına ve sivil özgürlüğün karşı karşıya olduğu tehlikeye, yanı sıra Üçüncü Cumhuriyetin sosyal dengesinde yer alan bozukluğa karşı halkı uyarmayı hedeflemektedir. Bu yapıtlar aynı zamanda Nazizm ve onun halk topluluğunun (Alm. Volksgemeinschaft) yalanı üzerine eleştiriler içerir (Kay, 1996: 14). Çalışmada, bütün bir aile, hükümetin yiyecekten daha önemli olduğuna inandığı diğer şeyleri yemektedir: Makine, petrol, silahlar, kurşunlar, bisiklet kolu ve diğer metal nesneler… Arka planda yer alan duvar kâğıtları gamalı haç armalarıyla süslenmiştir ve özellikle bir ustalık işidir. Bu, rejimin nasıl ev hayatının her boyutuna nüfuz edebildiğini gösterir. Yiyecek kıtlığının yaşandığı dönemde tasarlanan bu çalışma,ironik bir şekilde, orta sınıfın hükümetin önceliklerini paylaşmayabileceğini anlatmaktadır. 1870 yılındaki Fransa-Prusya savaşı zamanında yazılan popüler bir şarkıdan yapılan alıntı, duvardaki sloganda yerini almıştır: “Sevgili Anavatan huzur içindesin”. Öte yandan şövalenin üzerindeki Hitler portresi ve koltuk yastığının üzerine işlenmiş Paul vonHindenburg resmine dikkat edilmelidir.
1933 yılına tarihlendirilen “Cellât ve Adalet” adlı fotomontaj, yine HermannGoering’in, Reichstag Yangını duruşması sırasında söylemiş olduğu; “Benim için hukuk biraz kanlıdır” sözlerine hicivli bir yanıt niteliği taşır. Mitolojide adaleti simgeleyen Adalet Tanrıçası Justitia‘nın bir elinde terazi, diğer elinde kılıç bulunur ve tarafsızlığını vurgulamak amacıyla gözleri kapalı olarak tasvir edilir. John Heartfield’ın Adalet Tanrıçası ise, bileğini sarmalayan bezlerle kılıcı sıkıca kavramıştır. Eşitliği sağlayacak olan terazi ise kolun dirsekten kopmasına neden olacak ölçüde dengesiz gösterilmeye çalışılmıştır. Düzenlemede, yanmış bedenini ve yüzünü sargı bezleriyle dolayan kadın tasviri, HellaGuth (1912-1992) adında bir sanatçı aracılığıyla gösterilmiştir. HellaGuth, John Heartfield’ın sanatından etkilenmiş ve bu montajda kendisine Adalet Tanrıçası Justitia olarak modellik yapmıştır.
“Joseph Goebbels’in(1897-1945)Almanya’daki yiyecek kıtlığına karşı reçetesi; Ne? Sofranızda domuz yağı ve tereyağı mı eksik? Yahudilerinizi yesenize!” sözleri, aynı adlı fotomontajın oluşturulma sebebidir. Montajda adı geçen schmalz terimi, İbranice’de eritilmiş tavuk yağı için kullanılan bir sözcüktür, Almancada ise eritilmiş domuz ya da kaz yağı anlamlarına da gelir. Schmalz; Yahudi, Alman ve Polonya mutfaklarında kızartmada kullanılır ya da ekmeğin üzerine sürülür. Burada sanatçı, iktidarın uyguladığı ayrımcılık ve ırkçılık kavramlarına hicivsel bir gönderme yapmaktadır (Bostancı, 2012a: 353).